YENİKÖY’ÜN TARİHİ
Yeniköy, Edirne İli Uzunköprü İlçesi’ne bağlı bir beldedir.
Tarihi kaynaklara göre, Yeniköy’ün Türkler tarafından 1360’lı yıllarda kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde Uzunköprü Kasabası henüz kurulmamıştı. Ormanlık ve bataklık bir yerdi. Ergene Irmağı’nın kuzey batısı Dimetoka Kazası’na bağlıdır. Yeniköy, Dimetoka Kazası’nın Baflı (Pehlivanköy) nahiyesine bağlı bir köy olarak görülmektedir. Başbakanlık Arşiv Kayıtları’nı inceleyen, öğretmen tarihçi yazar Sayın Latif Bağman, bu dönemde Yeniköy Halkı’nın konar göçer Türkmen Yörükan taifesinden olduklarını, Tapu ve Tımar Defterlerindeki kayıtlara göre, Naldöken Yörüklerinden olduğunu, köyde bir tek Rum ve Bulgar olmadığını, bağlı oldukları sipahiye aşarlarını verip, savaşlarda asker verme yükümlülükleri olduğunu belirtir. Uzunköprü Kasabası Osmanlı Padişahı II. Murat zamanında kurulduktan sonra Karacasalih (Kırcasalih) nahiyesi oluşturularak Yeniköy buraya bağlanır. 17. yy’a gelindiğinde Yeniköy adı kayıtlarda, Yenicekarlı olarak geçiyor. Bu yüzyıllardan itibaren Balkanlar’da azınlıkların çeşitli ayaklanmaları başlar. Bu ayaklanmalar sonucunda Bulgarlar’dan beş on hane sürgün olarak köye yerleştirilir. Balkanlarda uzun süren savaşlar sonunda askerlik yapmayan azınlıklar köyde çoğalır. Askere gidip dönmeyen Türk Nüfus ise oldukça azalır. Geri kalan Türkler ise 18.yy. başlarında tamamı Dimetoka ve Sofulu’ya göç ederler. Böylece tam anlamıyla Türk yerleşmesi olan köy Bulgar köyü olur. Uzun süre Bulgar Yeniköy olarak anılır. Balkan Savaşları (1912-1913) sonunda Bulgarlar köyü tamamen terketmişlerdir. Bu arada köy, bazı yaşlı kişilere göre, köyden kaçan Bulgarlar tarafından, bazı kişilere göre de Meşeli Köyü’nde oturan Türkler tarafından, Bulgarlar’ın geri dönmemeleri için yakılmış ve büyük hasar görmüştür. Daha önce köyü terk ederek Dimetoka ve Sofulu’ya göç eden Türkler eskiden Hamitli Köyü ile Yenicekarlu arasında bulunan Durali, daha sonra Dobrali ve son olarak ta Tahtalı denilen köye yerleşirler. Yerleştikleri dönemde burası bir köy olmaktan çok tahtadan yapılmış barınaklardan oluşan bir askeri kışla imiş. İlk gelenler önce burada barınmış, daha sonra Kırcasalih’e yerleşmişler. Orada rahat edemeyince Yenicekarlu’ya yerleşirler. Kısa zamanda köye 200 hane kadar Türk gelip yerleşir. Çocuk yaşta bu göçle köye gelen ve bugün hala yaşayan Mustafa Topaloğlu 1914 yılında başlayan seferberlik ile 17-18 yaş ve yukarısının askere gittiğini, askere gidenlerin büyük bölümünün Balkan Cepheleri’nde savaştığını ve köye dönenlerin çok az olduğunu anlatmaktadır. Dünya savaşı sırasında köye Kafkaslar ve Karadeniz Bölgesi’nden Rumcayı çok az bilen Rumların yerleştiklerini, ama bu Rumlar’dan hiç zarar görmediklerini, hatta Kırcasalih’te bulunan Rumlar’ın köye saldırılarını önlediklerini ve mallarını koruduklarını, bu Rumlar’ın Hıristiyan olmaktan başka tamamen Türkler’e benzediklerini anlatıyor. Hatta ‘‘Kurtuluş Savaşı sona erince köyü istemeyerek terk ettiler. Terk ederken onlardan ayrılmamız çok zor oldu. Bazıları öküzlerimizi alarak eşyalarını Yunanistan’a götürdüler. Öküzlerimizi alan bütün Rumlar daha sonra geri getirdiler. Çok iyilik gördük o Rumlar’dan, ama bana göre onlar ne Rumdular ne de Türk, İnsandılar! ‘’ diyor.
1927-1936 yılları arasında Yunanistan’dan köye göçler devam eder. 1935-36 yıllarında Romanya’dan gelen göçmenler de, köye iskan edilirler. Fakat, bu göçmenlerin büyük bölümü devletin verdiği malları satarak İstanbul’a göç etmişlerdir. Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber köyün adı Yeniköy olur. Köy, 1960 yılına kadar muhtarlıkla yönetilmiş, 1960 yılından sonra ise Belediye Teşkilatı kurulmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Edirne’de çıkan ‘Edirne Milli Gazete’nin Kasım 1927 yılı sayısında Yeniköy hakkında şu bilgiler verilir : ‘’Zalof Yeniköy’ü 200 haneli, ahalisi fevkalade çalışkan, uyanık. Büyük bir köy odası yaptırıyorlar. Köyde iki traktör var. Üç dershaneli okulları, şehir okullarını aratmayacak derecededir. Temiz çiçek gibi. Muallimleri İhsan Efendi ve karısı Muallime Hanım okullarına kendi evleri, talebeye evlatları gibi ilgi gösteriyorlar. Kız öğrencilerin siyah önlükleri, beyaz yakaları, erkek öğrencilerin düzgün ve bir örnek elbiseleri var. okulun ders araçları bol, her dershanede Gazi’nin resmi ve haritalar ile ders levhaları duvarları süslüyor. Köylü bu seneki pancardan çok memnun. Tütünleri henüz satmamışlar. Yeni bağlar ekmişler. Birkaç sene sonra zengin bağlı bir köy olacak. Koyunları ve büyükbaş hayvanları çok iyi. Fakat geçen senenin süt fiatlarından pek memnun değiller. Köylünün şimdi en önemli düşüncesi, köylerine telefonu biran önce yaptırmaktır. Köy dediğin böyle olur. Aferin Yeniköylülere.....’’ ‘Yakın Yurt Serhat Şehri Edirne’ kitabının 1965 yılı baskısında Ahmet Korkut ise Yeniköy’ü şöyle anlatır: ‘’Yeniköy, Edirne-Uzunköprü Şosesi üzerinde şerit gibi uzanmıştır. Okulu tam teşekküllüdür. Halkı çok çalışkan ve marifetlidir. Çocuk okutmada örnek bir köyümüzdür. Üniversiteyi bitiren gençlerin sayısı hayli kabarıktır. Toprakları, bağcılığa pek elverişlidir. Bağcılık günden güne gelişmektedir. Son yıllarda Amerikan çubuğu bağ yetiştirilmektedir. Yerli şarabı pek ünlüdür. Misafirlerine rengarenk şarap ikram etmeyi pek severler. Yeniköy’de misafir kalıpta nefis Yeniköy Şarabı’nı içmeyen ve Yeniköy halk türkülerini dinlemeyen yoktur. Misafirperverlikte nam salmıştır. Araba yapan demircisi, un değirmeni vardır. Dükkan ve kahveleri çoktur. Belediyesi vardır. Nüfus 2243’tür.’’ Günümüzde Yeniköy’ün nüfusu 1987 kişidir.
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
ERCAN TWİTTER
ERCAN FACEBOOK
ERCAN YOUTUBE
ERCAN MYSPACE
YENİKÖY
Uzunköprü Ticaret Borsası
HAVA DURUMU
ŞANS OYUNLARI SONUÇLARI
Hakkımda
17 Aralık 2009
YENİKÖY İLE İLGİLİ YAZILAR
Evde Sarap Ankara Grubu'nun Safranbolu gezisinde saraplarini tattigi haftasonu sans eseri biz de Dora Sarapcilik'in Edirne Uzunkopru'ye bagli Yenikoy'deki* tesisini ziyaret edip, Atilla Ozturan ve sarap yapimcisi ortagi Ilhan Kaynak ile tanistik. Henüz ilk üretimini gerçeklestirmis bir saraphaneye gittigimizi bildigim için, saraplarini tadincaya dek oldukça düsük beklentiye sahiptim. Meger Atilla Bey ve iki ortagi on yil evvel evde sarap yapmaya baslamis deneyimli sarapseverlermis. 2006 yilinda saraplik üzümleri alici bulamayinca ani bir kararla 18 ton kapasiteyle bir saraphane kurmuslar. Evde yaptiklari saraplarin gerçekten kaliteli olduguna 2002 yilinda Yeniköy'de yaptiklari genis katilimli bir kör tadimda, kendi saraplarinin yerli-yabanci birçok saraptan daha iyi oldugunu gördükten sonra kani olmuslar. Yurtdisindan gelen sarap uzmani arkadaslari da cesaret vermis, Cabernet Sauvignon-Merlot fidanlari göndermis, fermentasyon dönemlerinde gelip saraplarinin kalitesinin arttirilmasina katkida bulunmus. Muhtemelen ortaya çikardiklari ürünlerin niteligi sayesinde Edirne Valiligi'ni de ikna edip Yeniköy ve çevre köylere asma fidani ve bag malzemesi yardimi yapilmasini saglamislar. Bagcilikla istigal eden birisi olarak yeni kurulan baglarin yogunlastigi Kircasalih - Yeniköy arasindaki Gürgendere mevkiindeki yüzlerce dönüm bagdan çok etkilendigimi sizlerle paylasmaliyim. Topografya, baglarin saglik ve kondisyonu muhtesem. Goble tarzinda budanmis konvansiyonel Papazkarası asmalariyla modern telli sisteme yatirilmis CS, Merlot asmalari Trakya'nin rüzgarinda koyun koyuna saliniyorlar. Dora Saraplari'nin üc ortaginin toplam 100 dönüm Merlot baginin da yer aldigi Gürgendere'deki kütüklerin yaslari ilerledikçe, bu baglarin saraplari dogal olarak daha da gelisip komplekslesecek. Fransizlarin AOC sistemine benzer bir kalite kontrol sistemimiz kuruldugu vakit, "Gürgendere Kökeni Kontrollü Üretim Bölgesi" biz sarapseverlerin etiketlerde aradigi bir ibare olacagi asikar.
Saraplara gelince... Açikçasi bizim paslanmaz çelik tanklardan tattigimiz saraplarin hiçbirinde küf kokusu mevcut degildi. Safranbolu gezisine katilan arkadaslar eger Merlot-Papazkarasi kupajini tadabilselerdi, büyük olasilikla en yüksek puani bu sarap toplardi. Çesitli denemelerden sonra kendi baglarindan dönüme 300kg gibi çok düsük bir verim düzeyinde hasat ettikleri Merlot'larla yörenin hakim çesidi Papazkarasi'nin en iyi blendini bulmuslardi. Papazkarasi saraplarin kendi klasinda degerlendirmek, CS, Merlot gibi dünyanin majör saraplik üzümleriyle kiyaslamamak gerekir diye düsünüyorum. Bu baglamda, çocuklugumdan beri Papazkarasi'na meftun biri olarak Dora'nin Papazkarasi'ni Tekel'in bundan 30-35 yil evvelki Papazkarasi saraplarinin damagimda kalan lezzetine benzettim ve kendi klasinda çok ama çok begendim. Sanirim, Edirne ve Kircasalih yöresine has bir üzüm olan Papazkarasi'nin iyi bakim gördügü baglarla çalismalarinin da bunda katkisi var. Cabernet Sauvignon'larinda varyetel özellikleri kadehimde görememekten hayal kirikligina ugrasam da, Merlot'larindaki degisik tad ve aromalarla karsilastigimda tekrar keyif buldum. Sarap yapimcisi arkadasla henüz 10 aylik iken bu sonucu veren Merlot'ya fiçi tretmaninin ne muhtesem seyler katacagini konustuk uzun uzun.
Dora Saraplari'ndan ayrilirken, bundan birkaç yil evvel Baküs'te ve Urlice'de yasadigim heyecani tekrar yasadigimi farkettim. Hem Baküs, hem de Urlice, uçuk yatirimlar yapmadan, satis yapabilmek için medyaya, reklama ihtiyaç duymadan, daha ilk üretimlerinde hatasiz, son derece nitelikli saraplarla ortaya çikmislar, kalitelerini giderek arttirmislardi. Dora'daki arkadaslarin da, ayni yolu takip ederek, çizgilerini hiç bozmadan, ticarilesmeden, su anki üzümün potansiyelini maksimum düzeyde saraba yansitabilme anlayisindan sapmadan biz sarapseverlere her geçen yil daha güzel ürünler ortaya çikarmalarini diliyorum. Çiktiklari yolda gazalari mübarek olsun. Ve bu gerçeklestirdikleri, isletme kurmayi düsünen diger evde sarap yapimcisi arkadaslarimiza örnek olsun.
Sevgi ve saygilarimla,
Çagatay Ergenekon
Not: Yeniköy dediginiz; her evin mahzeninde ortalama birer ton sarap yapilan, yöredeki hayvanciliga binaen nefffiss kuzu çevirmelerin sunuldugu kimisi 2-3 katli et lokantalariyla yil boyu Edirne Kirklareli Tekirdag ahalisini agirlayan, Agustos sonundaki kültür festivalinde sarap seminerlerinin verildigi, oylarin %82'si blok olarak muhalif bir partiye gittiginden olsa gerek geçtigimiz aylarda belediyeleri kapatilarak nahiyelikten köy statüsüne düsürülmekle cezalandirilsalar da gelecege umutla bakan kocaman yürekli insanlarla dolu bir yer. Gurme tadlar pesinde kosanlarimiz bir kez ziyaret ederlerse lokantalarinin müdavimi olacaktir.
Saraplara gelince... Açikçasi bizim paslanmaz çelik tanklardan tattigimiz saraplarin hiçbirinde küf kokusu mevcut degildi. Safranbolu gezisine katilan arkadaslar eger Merlot-Papazkarasi kupajini tadabilselerdi, büyük olasilikla en yüksek puani bu sarap toplardi. Çesitli denemelerden sonra kendi baglarindan dönüme 300kg gibi çok düsük bir verim düzeyinde hasat ettikleri Merlot'larla yörenin hakim çesidi Papazkarasi'nin en iyi blendini bulmuslardi. Papazkarasi saraplarin kendi klasinda degerlendirmek, CS, Merlot gibi dünyanin majör saraplik üzümleriyle kiyaslamamak gerekir diye düsünüyorum. Bu baglamda, çocuklugumdan beri Papazkarasi'na meftun biri olarak Dora'nin Papazkarasi'ni Tekel'in bundan 30-35 yil evvelki Papazkarasi saraplarinin damagimda kalan lezzetine benzettim ve kendi klasinda çok ama çok begendim. Sanirim, Edirne ve Kircasalih yöresine has bir üzüm olan Papazkarasi'nin iyi bakim gördügü baglarla çalismalarinin da bunda katkisi var. Cabernet Sauvignon'larinda varyetel özellikleri kadehimde görememekten hayal kirikligina ugrasam da, Merlot'larindaki degisik tad ve aromalarla karsilastigimda tekrar keyif buldum. Sarap yapimcisi arkadasla henüz 10 aylik iken bu sonucu veren Merlot'ya fiçi tretmaninin ne muhtesem seyler katacagini konustuk uzun uzun.
Dora Saraplari'ndan ayrilirken, bundan birkaç yil evvel Baküs'te ve Urlice'de yasadigim heyecani tekrar yasadigimi farkettim. Hem Baküs, hem de Urlice, uçuk yatirimlar yapmadan, satis yapabilmek için medyaya, reklama ihtiyaç duymadan, daha ilk üretimlerinde hatasiz, son derece nitelikli saraplarla ortaya çikmislar, kalitelerini giderek arttirmislardi. Dora'daki arkadaslarin da, ayni yolu takip ederek, çizgilerini hiç bozmadan, ticarilesmeden, su anki üzümün potansiyelini maksimum düzeyde saraba yansitabilme anlayisindan sapmadan biz sarapseverlere her geçen yil daha güzel ürünler ortaya çikarmalarini diliyorum. Çiktiklari yolda gazalari mübarek olsun. Ve bu gerçeklestirdikleri, isletme kurmayi düsünen diger evde sarap yapimcisi arkadaslarimiza örnek olsun.
Sevgi ve saygilarimla,
Çagatay Ergenekon
Not: Yeniköy dediginiz; her evin mahzeninde ortalama birer ton sarap yapilan, yöredeki hayvanciliga binaen nefffiss kuzu çevirmelerin sunuldugu kimisi 2-3 katli et lokantalariyla yil boyu Edirne Kirklareli Tekirdag ahalisini agirlayan, Agustos sonundaki kültür festivalinde sarap seminerlerinin verildigi, oylarin %82'si blok olarak muhalif bir partiye gittiginden olsa gerek geçtigimiz aylarda belediyeleri kapatilarak nahiyelikten köy statüsüne düsürülmekle cezalandirilsalar da gelecege umutla bakan kocaman yürekli insanlarla dolu bir yer. Gurme tadlar pesinde kosanlarimiz bir kez ziyaret ederlerse lokantalarinin müdavimi olacaktir.
15 Aralık 2009
YENİKÖY ŞARAPLARI
Dora Şarapçılık
Şirketin adı: Dora şarapçılık
Faaliyet konusu: Bağcılık ve Şarap Üretimi
Tescilli markaları: Dolmen, Doratheos, Gürgendere
Hangi enlem ve boylamda: 41 22 ve 26 46'
Bağların bölgesi: Uzunköprü Yeniköy Gürgendere Bölgesi
Neden Yeniköy , Neden Gürgendere
Köyümüzün tarihi çok eski olduğu için çok değişik ulusların insanları gelmiş yerleşmiş son olarak Türkiye cumhuriyeti topraklarına kalmıştır. 70'li yıllarda şaraplık üzüm bağları, ülkem yöneticileri tarafından , (şaraplık üzüm üretimi ) cazip olmaktan çıkarılarak üzüm üreticilerinin şaraplık üzüm bağlarını sökmesine sebeb oldular.
2002 -2003 yıllarında merhum Edirne Valimiz Sayın FAHRİ YÜCEL in katkılarıyla şaraplık üzüm fidanı toprakla gürgenderede buluştu. Buluşma öyle görkemli olduki ! ne ektiysek tüm fidanlar tuttu , Çünkü gürgendere toprağının belleğinde üzüm yazılıydı. hemen tanıdı üzerine ekili fidanı gürgendere çünkü üzüm bu toprağın gerçeğiydi Toprak oluşumu yüzyıllar alır ve bu bölgedeki geçmişten bu yana yaşamız insanlar bunu anlamış ve o toprağın alnına bu bölgenin yapacağı en iyi en kaliteli ürün olarak ŞARAPLIK ÜZÜM ü yazmışlardı .
Gürgendere bölgesi çok zayıf kumlu bir toprak olup rakım 140 m.dir. yapılan toprak analizlerinde toprağın bünyesine organik madde miktarı çok az, ph düşük ve bünyesindeki diğer elementler bağ üretimi için ideal çıkmışlardır.
Bağdan çok üzüm yetiştirmek mi diye çiftçiye sorsan çok daha fazla para kazanmak için çok üretimi tercih eder üzüm üreticisi. Şarap üreticisine sorsan kesinlikle kabul etmez , az üretim dengeli beslenme , hastalıklara maruz kalmamış olanı tercih eder. her iki tarafın bakış açıları kendilerine doğrudur.ama gürgendere başlıbaşına bir dengedir.
İşte gürgenderenin farkı burada başlıyor toprak yapısından kaynaklandığı üzere bu bölgeden 1 dönümden ( 1000m2) 600 kg üzerine ürün alabilmeniz mümkün değildir ve kesinlikle sulama yapılmaz. gübreleme çok düşüktür. bulunduğu coğrafya itibarı ile çok az ilaç atılarak üzümlerin olgunlaşması beklenir.
Burada doğa kendi dengesini kendi sağlıyor. üzüm bağlarına aşırı üzüm yapması için çok gübreleme ve aşırı üzüm yükleme yaparsanız bağın dengesini, doğallığını bozarsınız. Aşırı üzüm yükleme sonunda asma dengeli beslenmesini belirli bir zamandan sonra sağlayamıyor ve asmanın ölmesini kurumasına yol açıyor. Tabiri caizse asma kuralları belirliyor uyulmassa intihar edip ölüyor.
Bu durum nedir biliyormusunuz ? Bağcılıkta gelişmiş ülkeler italya fransa amerika avustralya vs. bunun önlenebilmesi için (AOC- Appellation d'Origine Controlee) gibi sistemleri geliştirmek zorunda kalmışlardır.
İşte görülüyorki bizim gürgendere bu sistemi zaten kendisi yapıyor.
Gürgendere de kuzeye bakan yerdeki merlot üzüm bağımız 7000 adet fidandan yine gürgendere de doğu/güney istikametine bakan cabernet savinyon bağımızda 7000 adet fidan olup toplam fidan sayımız 14000 adet ve toplam alan 60.000 m2 dir ve dikkat edin buradan alınan ürün 21.000 kg dır elde edilen şarap 12.000 litre dir
Üzüm şırasındaki bileşenler şekeri ph ı asit miktarı kuru madde miktarı süper dengeli bir şekildedir bunun için diyoruzki bir başkadır benim GÜRGENDERE'm
Atilla Özturan
Şirketin adı: Dora şarapçılık
Faaliyet konusu: Bağcılık ve Şarap Üretimi
Tescilli markaları: Dolmen, Doratheos, Gürgendere
Hangi enlem ve boylamda: 41 22 ve 26 46'
Bağların bölgesi: Uzunköprü Yeniköy Gürgendere Bölgesi
Neden Yeniköy , Neden Gürgendere
Köyümüzün tarihi çok eski olduğu için çok değişik ulusların insanları gelmiş yerleşmiş son olarak Türkiye cumhuriyeti topraklarına kalmıştır. 70'li yıllarda şaraplık üzüm bağları, ülkem yöneticileri tarafından , (şaraplık üzüm üretimi ) cazip olmaktan çıkarılarak üzüm üreticilerinin şaraplık üzüm bağlarını sökmesine sebeb oldular.
2002 -2003 yıllarında merhum Edirne Valimiz Sayın FAHRİ YÜCEL in katkılarıyla şaraplık üzüm fidanı toprakla gürgenderede buluştu. Buluşma öyle görkemli olduki ! ne ektiysek tüm fidanlar tuttu , Çünkü gürgendere toprağının belleğinde üzüm yazılıydı. hemen tanıdı üzerine ekili fidanı gürgendere çünkü üzüm bu toprağın gerçeğiydi Toprak oluşumu yüzyıllar alır ve bu bölgedeki geçmişten bu yana yaşamız insanlar bunu anlamış ve o toprağın alnına bu bölgenin yapacağı en iyi en kaliteli ürün olarak ŞARAPLIK ÜZÜM ü yazmışlardı .
Gürgendere bölgesi çok zayıf kumlu bir toprak olup rakım 140 m.dir. yapılan toprak analizlerinde toprağın bünyesine organik madde miktarı çok az, ph düşük ve bünyesindeki diğer elementler bağ üretimi için ideal çıkmışlardır.
Bağdan çok üzüm yetiştirmek mi diye çiftçiye sorsan çok daha fazla para kazanmak için çok üretimi tercih eder üzüm üreticisi. Şarap üreticisine sorsan kesinlikle kabul etmez , az üretim dengeli beslenme , hastalıklara maruz kalmamış olanı tercih eder. her iki tarafın bakış açıları kendilerine doğrudur.ama gürgendere başlıbaşına bir dengedir.
İşte gürgenderenin farkı burada başlıyor toprak yapısından kaynaklandığı üzere bu bölgeden 1 dönümden ( 1000m2) 600 kg üzerine ürün alabilmeniz mümkün değildir ve kesinlikle sulama yapılmaz. gübreleme çok düşüktür. bulunduğu coğrafya itibarı ile çok az ilaç atılarak üzümlerin olgunlaşması beklenir.
Burada doğa kendi dengesini kendi sağlıyor. üzüm bağlarına aşırı üzüm yapması için çok gübreleme ve aşırı üzüm yükleme yaparsanız bağın dengesini, doğallığını bozarsınız. Aşırı üzüm yükleme sonunda asma dengeli beslenmesini belirli bir zamandan sonra sağlayamıyor ve asmanın ölmesini kurumasına yol açıyor. Tabiri caizse asma kuralları belirliyor uyulmassa intihar edip ölüyor.
Bu durum nedir biliyormusunuz ? Bağcılıkta gelişmiş ülkeler italya fransa amerika avustralya vs. bunun önlenebilmesi için (AOC- Appellation d'Origine Controlee) gibi sistemleri geliştirmek zorunda kalmışlardır.
İşte görülüyorki bizim gürgendere bu sistemi zaten kendisi yapıyor.
Gürgendere de kuzeye bakan yerdeki merlot üzüm bağımız 7000 adet fidandan yine gürgendere de doğu/güney istikametine bakan cabernet savinyon bağımızda 7000 adet fidan olup toplam fidan sayımız 14000 adet ve toplam alan 60.000 m2 dir ve dikkat edin buradan alınan ürün 21.000 kg dır elde edilen şarap 12.000 litre dir
Üzüm şırasındaki bileşenler şekeri ph ı asit miktarı kuru madde miktarı süper dengeli bir şekildedir bunun için diyoruzki bir başkadır benim GÜRGENDERE'm
Atilla Özturan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)