Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
ERCAN TWİTTER
ERCAN FACEBOOK
ERCAN YOUTUBE
ERCAN MYSPACE
YENİKÖY
Uzunköprü Ticaret Borsası
HAVA DURUMU
ŞANS OYUNLARI SONUÇLARI
Hakkımda
11 Aralık 2010
06 Aralık 2010
05 Aralık 2010
05 Kasım 2010
RAKININ TARİHİ
Zaman zaman hep tartşırız rakıyı,
nedir, ne değildir, nasıl yapılır, nasıl içilir?
Rakıya ait fıkralar ve bir çok yazı, şiir, makale, deyimler vardır ve daha da var olacaktır günlük yaşamımızda, o açıdan güncelliğini hiç kaybetmez.
”Nedir rakı?”dan başlayan “nasıl içilir”e varan yüzlerce soru sorarız kendimize.
İşte bu soruların bir kısmının cevap bulması için:
çok faydalı olacağını sandığım rakı ile ilgili eskiden okuduğum ve aynen kopyaladığım aşağıdaki bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.
Tabii ilave edilecek bilgilerin de var olduğunu biliyorum.
Şunu da biliyorum.
Rakı bitmeyen
bir senfonidir.
RAKININ GEÇMİŞİ
Bektaşiye sormuşlar :
" - Hayatında kaç defa içtin ?"
" - Bir defa.... Ondan sonra hep mahmurluk attım".
Etimolojik açıdan bakıldığında Yakındoğu ve Ortadoğu ülkelerinde "araki" , "ariki", "arak" ve "rakı" gibi aynı kökten geldiği belli olan değişik birçok isim damıtılmış anasonlu veya sakızlı içkiyi tanımlar. Bu konuda bir iddia bu içkinin ilk Irak'ta yapılıp diğer ülkelere dağılmış olabileceğidir. Bu iddia pek akla yakın gelmemektedir. Zira Osmanlı'da 16. Yüzyılda "arak" olarak adlandırıldığı zaman Irak bir devlet olarak yoktu. Bir diğer iddia razzaki üzümünden üretildiği için bu adı aldığı. Bu da olamaz zira rakı her türlü üzümden imal edilegelmiştir. Örneğin misket üzümü. Bir başka varsayım ise Arapçada "arak" sözcüğünün "ter" anlamına gelmesidir. Rakının üretim tekniğine dayalı bu varsayım akla daha yakın olmalıdır. Zira sonuçta imbikte damıtma işlemi sırasında ter damlacıkları gibi damlalar oluşmakta ve birleşerek oluktan dışarı akmaktadır. Doğu Hindistan, Malezya, Seylan ve İran'da çeşitli bitkilerin damıtılması sonucu ortaya çıkan içkilerin tamamına "arak" denmesi bu görüşü kuvvetlendirmektedir.
Alkol olmadan rakı yapılamaz.
Arapça kökenli olan alkol sözcüğü, bir belirtme takısı olan "al" ile kaş boyası olarak kullanılan rastık tozu anlamına gelen "kühl" sözcüklerinden oluşmuştur. Kimyada formülü C2H2O'dur. Eski Mısır'da imbik katı'dan damıtılarak rastık boyası yapmakta kullanıldığından sıvıdan damıtım işlemi için de aynı ismin kullanılmış olması muhtemeldir.
İmbik olmadan alkol yapılamaz.
İmbik ile ilgili elimizdeki en eski bilgiler ise Venedik'te Saint Marco müzesinde bulunan Panopolisli Zosimos'un 28 ciltlik Simya Ansiklopedisinde bulunmaktadır. İskenderiye simyacısı olan Zosimos MS. 4. Yüzyılda yaşamış olup eserinde kendisi gibi İskenderiye simyacısı olan MS. 1.Yüzyılda yaşamış olan Maria'nın Tribikos adlı damıtma aygıtının resmini Ansiklopedisine çizmiştir. Sıvı damıtmaya yarayan bu aygıtın üç değişik seviyesinden çıkan oluklardan üç değişik damıtım mahsulü sıvı alınabiliyordu. Maria ayrıca bugün Bain Marie (ben-mari) olarak bilinen su banyolu ısıtma işleminin de mucididir.
Suma imbikte ısıtılmaya başlayınca alkol 78.4 oC'da kaynayıp buharlaşmaya başlar. Suyun kaynaması için sıvının 100 oC'a ulaşması gerekir. Sıvının sıcaklığı 100 oC'ın altında tutulduğu sürece yalnızca alkol buharlaşır ve tekrar yoğunlaştırılarak damla damla akmaya başlar.
İslam İmparatorluğu sırasında ilk defa imbiğin alkol elde etmek için kullanıldığını göstermektedir. İbn-i Sina (MS. 844 - 932) eserlerinde kendinden bir yüzyıl evvel yaşamış olan Sufi Geber'in şaraptan damıtma yolu ile alkol elde ettiğini yazmaktadır.
MS. 9. Yüzyılda Araplar Sicilya'yı fethettiğinde üzümü sıkıp şırasını damıtarak elde ettikleri alkolü lamba yakmakta ve savaşta yaraları dezenfekte etmekte kullanıyorlardı. Araplar İslam dini elvermediği için bu sıvıyı içki niyetine içmeyi düşünmemişlerdi. Ancak, Sicilyalılar alkolün içerisine anason ekleyerek "tutone" adlı içkiyi yaptılar. Bugün içtiğimiz "Rakı"nın atası MS. 9. Yüzyılda Sicilyalıların bulduğu "tutone" dir. Moore'lar MS. 1000 yılında Sicilya'ya geldiklerinde tutulan kayıtlarda alkolsüz anasonlu bir meşrubat olan ZAMMU'dan bahsedilir ve buna alkol ilave edince "ZAMBUR" adını alır. Bugün İtalya'da anasonlu içkiye SAMBUCA denir.
GEÇMİŞTE RAKI ÇEŞİTLERİ
Şimdi Tekel'in imal etmekte olduğu dört çeşit rakıya kanıp geçmişte de böyle olduğunu zannedebiliriz. Bu yanlış olur. Tekel 1926 yılında kuruldu ve aynı yıl rakı imaline başladı. Tekel rakısı olarak piyasaya Fevkalade, Aliyulala ve Ala rakıları çıktı. Bu rakılar 10, 15, 25, 50 ve 100 cl'lik şişelerde satılıyordu. Sonra Tekel Yeni ve Kulüp Rakılarını çıkarttı. Tekel'in adı o sıralarda "İnhisarlar Dairesi" idi. Altınbaş'ın piyasaya sürülmesi yenidir. İnhisarlar Dairesi yani "Tekel"in kurulduğu yılllarda ülkemizde bandrol ödenerek özel sektör rakısı olarak şu rakılar satılmaktaydı : "A" Rakısı, Bahçe, Memur, Olgun, Bülbülce, Edremit, Sevim, Çamlıca, Mürefte, Sümer, Bilecik, Adalar, Elif, Keyif, Hanım, Zarakosta, Çavuş, Alem, Dem, Dimitroeopulo, Baküs, Stafilino, Bülbül, Sakız, Fertek, Ankara, Üzüm Kızı, Ruh, Jale, Filurya. Denizkızı, Erdek, Umurca rakıları ise 1880 - 1900 arasında satılmaktaydı.
Bu rakıların Sakız Rakısı hariç diğerleri sadece anason içeren Düz rakı yani "Duziko" idi. Sakız Rakısının ise içinde sakız bulunuyordu ve Bozcaada'da imal ediliyordu. İçinde sakız bulunan rakı türüne genel olarak "Mastika" deniliyordu.
1930 yılına ait Beyoğlu'ndaki Lala lokanta ve birahanesinin fiyat listesinde şu rakılar yer almakta: Duziko Bomonti, Duziko Bilecik, Duziko Keyf ve Duziko Demitraeopulo.
Buradan o sırada piyasadaki en kaliteli rakıların bunlar olduğunu anlamaktayız. Hepsi de aynı fiyata satılmakta : 125 kuruş'a bir ufak şişesi, hem de mezeler dahil.
Aynı tarihlerde rakı içmeyi giderek azdırıp alkolikleşen, varını yoğunu alkole verdikten sonra rakı alacak para bulamayınca "Yakılmaya mahsus ispirtoya" düşen müptelalar mavi ispirtoya "Menekşe" diyorlardı.
Bu rakılar 1944 yılında rakı devlet tekeline alınınca ortadan kalkmış. Rakı devlet tekeline geçtikten sonra da bir müddet bölgesel dağıtımı olan özel sektör rakıları devam etmiş. Güneydoğu'da Gaziayıntap ve Diyarbakır, İstanbul'da İstanbul, Boğaziçi ve Yalova, Ege'de Nazilli ve Aydın rakıları içilmiş.
Tekel bir ara Adana'da "Boğma rakı", 1945-1947 arasında Sakız Rakısı ve İstanbul'da 1967 - 1975 arasında "Tek Rakısı" gibi yenilikler denediyse de tutmamış. "İyi Rakı'nın imalatına ise 1950'li yıllarda son verilmiştir.
Yukarıdaki listede yer alan "Üzüm Kızı" markalı rakıyı zamanın meşhur şairi Hüseyin Rifat üretiyordu. Ürettiği bu rakının etiketlerinin üzerine kendi yazdığı dörtlükleri bastırırdı :
O kadar tatlı ve hoştur ki rakım
İki zıkkımlanırım bir satarım.
Bunu takdir ederek her içenin
Canının üstüne canlar katarım !
Halis-üd-dem bir üzüm mahsulüdür,
Saf bir meydir, bunun bir şişesi
Derdi eksiltir; hele hergün içen
Kimsenin kalmaz gönül endişesi !
Bir görüşte namımı mirim, deme :
"Kim bu mahluk-ı acip, aya neci ?"
Bulamayınca şairiyetten gıda
Oldum işte ben de bi meyhaneci !
RAKI İÇMELİ
*Rakıyı güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli...*Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır... Bülent Ersoy öyle içiyor diye bir dikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir...*Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazla yayılması sağlanır...*Bardağa konulan rakının yarısı kadar su konması makbuldür...*İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin bir ne...fes alınırki akciğerler de nasibini alsın...*Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakı kadehleri masadan kalkmaz...*Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz. Geyik muhabbeti yapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır...*Sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu konmaz...*İçilen kahve fincanında, tabağında sigara söndürülmez...*Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama) buz konur...*Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hem keyfi kaçar... Rakıdan anlayanların,Antalya meyhanelerinde garsonluğa soyunanlara bunu anlatması gerekir...*İcmeye başlamadan önce aperatif birşeyler yenmelidir. Favorizeytinyağlılardır. Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak,alkolün genzinize doğru gelmesini engeller...*Rakıya buz koymak yanlıştır. Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı oranda etkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar. İdeal karışım bozulmuş olur. En uygunu rakıya soğuk su koymaktır...*Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur. Hadi bakalım hoşgeldiniz vs. falan diye...*Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır...*Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir...*Mezesiz rakı içilmez. Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim var diyorsanız gidin bira filan için...*Şişe numarasının önemi yoktur. Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denk gelmez...*Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz...*Bağıra çağıra, Böğüre öğüre konuşulmaz... Sakin olmak, efendi takılmak gerek...Önce kendine gel, sonra meyhaneyeKalender ol da gir kalenderhaneyeBu yol kendini yenmişlerin yoludurÇiğsen başka bir yere git eğlenmeye*Rakı bardağı boş beklemez... Evet masadan kalkarken bile dibinde biraz bırakılır...*Usul, adap bilen en genç kişinin saki olması adettendir, büyüklere (ki büyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz... Ev sahibi olsa bile...*Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır, daha da içmek isteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir...*Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir,bunu farkettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıp gitmelisiniz, ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayı terketmeyin... Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zor kalkılır, hoş karşılanmaz...*Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada sosyetik hanımefendiler olsa dahi) olmaz...*Her nevi ızgara balık (çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği,hususi nihavend ve rast makamından sanat musikisi eserleri uğurlu nağmesi, akordeon, keman ve ud da uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlu cl'si 70'dir...*Rakı yanlız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindire sindire) içilen bir içkidir...*Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzel sohbetlere yönelir...*Yani hem anlatır hem dinler... Böylece rakı sofrası en az iki kişinin katıldığı toplu bir eylem, karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratik bir forum, evrensel ve kişisel sorunların ortaya getirildiği, fikir alıp verilen, insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerekhesaplaştığı bir tür psikolojik grup terapisi olmaktadır...*Unutulmamalıdır ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir... Buraya katılan hem bu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir hem de diğerlerine karşı saygılı olmak zorundadır...*Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir,aksi yapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadır,yanlıştır...*En büyük mezesi muhabbettir... Muhabbet konusu "bi kız vardı, 5 yıl sevdim, yüzüme bile bakmadı" gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,"bu güneş niye hep doğudan doğuyo batıdan batıyo?" gibi yarı-felsefi konular da olabilir...*Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmiş sarımsaklı zeytinyaği süslemesi... Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakının kendine has tatlı nefasetini dengeler, damarlarınızı büzer anasonla dost olur, buna misal olarak dağ lahanası turşusu verilebilir...Yarasın
ŞARABIN HİKAYESİ
Mitolojide tanrilarin içkisi olarak kabul edilen sarap, Tevrat, Incil ve Zebur'da kutsal içki olarak anilir.Sarabin ilk ortaya çikisi ile ilgili çesitli efsaneler anlatilagelmistir.Anadolu'da anlatilan en yaygin efsane ;
Nuh peygamber bir gün Agri Dagi'nin eteklerinde dolasirken son derece neseli bir keçi görür. Keyifle hoplayip ziplayan keçinin nesesininin kaynagini merak eden Nuh peygamber keçiyi takip eder ve keçinin iri taneli bir meyveyi yedigini görür. Bu meyveyi çok begenen peygamber üzüm suyunun tiryakisi olur. Nuh'un keyfini fark eden seytan, onu kiskanarak yakici nefesiyle asmalari kurutur.
Ancak, Nuh bu duruma çok üzülüp kederlenince seytan merhamete gelerek, asmayi kurtarmak için 7 hayvanin kaniyla sulanmasi gerektigini söyler. Nuh, onun dedigi gibi aslan, kaplan, ayi, köpek, horoz, tilki ve saksagandan olusan 7 hayvanin kani ile asmayi sular ve asma yeniden canlanir.
Iste bu yüzden o günden beri üzümün suyundan ya da bu meyveden üretilen içkiyi içenler, ya aslan gibi cesur, ya kaplan gibi yirtici, ya ayi gibi kuvvetli, ya köpek kadar kavgaci, ya horoz gibi gürültücü, ya tilki gibi kurnaz, ya da saksagan gibi geveze olurlar...
Nuh peygamber bir gün Agri Dagi'nin eteklerinde dolasirken son derece neseli bir keçi görür. Keyifle hoplayip ziplayan keçinin nesesininin kaynagini merak eden Nuh peygamber keçiyi takip eder ve keçinin iri taneli bir meyveyi yedigini görür. Bu meyveyi çok begenen peygamber üzüm suyunun tiryakisi olur. Nuh'un keyfini fark eden seytan, onu kiskanarak yakici nefesiyle asmalari kurutur.
Ancak, Nuh bu duruma çok üzülüp kederlenince seytan merhamete gelerek, asmayi kurtarmak için 7 hayvanin kaniyla sulanmasi gerektigini söyler. Nuh, onun dedigi gibi aslan, kaplan, ayi, köpek, horoz, tilki ve saksagandan olusan 7 hayvanin kani ile asmayi sular ve asma yeniden canlanir.
Iste bu yüzden o günden beri üzümün suyundan ya da bu meyveden üretilen içkiyi içenler, ya aslan gibi cesur, ya kaplan gibi yirtici, ya ayi gibi kuvvetli, ya köpek kadar kavgaci, ya horoz gibi gürültücü, ya tilki gibi kurnaz, ya da saksagan gibi geveze olurlar...
ŞARAP VE SİNDİRİM SİSTEMİ
Şarap, yemekle birlikte tüketildiğinde, tükürük bezlerini ve miğde salgılarını harekete geçirir, miğde çeperindeki kan dolaşımını ve yiyecek zehirlenmelerine yol açabilecek bakterilere karşı direnci arttırır. Yapılan son araştırmalar, şarapta 'bizmut salisilat', yani Pepto Bismol olarak bilinen miğde ilacının aktif bileşkeninin yüksek miktarda bulunduğunu göstermiştir.
Newsweek dergisinin Mayıs 1999 sayısında da şarabın ülser oluşumunu engellediği konusuna yer verilmiştir. Şarap içenlerin bünyelerinde, ülser oluşumuna izin veren bakterilere şarap içmeyenlere kıyasla daha az rastlandığı kanıtlanmıştır. Bu değerler günde bir kadeh içenlerde %7, iki kadeh içenlerde %18, iki kadehten çok içenlerde de %33'e varmaktadır. E-coli, Salmonella, Shigella, ve H pylori bakterilerine karşı şarap, içerdiği doğal antitoksinlerle savaşabilmektedir.
Şarap, bilim adamlarının bulgularına göre, düzenli ve kontrollu miktarlarda tüketildiğinde, damar açıcı özelliği ile de beyine ulaşan kan miktarını da arttırmaktadır. Ayrıca şarap, ileri yaşlarda meydana gelebilecek beyin kapasitesindeki azalmaları önlemekle beraber, vücudun bağışıklık sistemini de olumlu etkilediğinden, hastalıklara karşı verilen savaşlarda da yardımcı rol üstlenebilir.
Aynı zamanda şarap, rahatlatıcı ve zihin açıcı özelliklere de sahiptir. Güncel streslerden arınmada, akşam yemekleri sırasında ayarlı olarak içildiğinde, sinir sisteminin yeniden güç kazanmasına katkıda bulunarak, profesyonel hayatın gerektirdiği zihinsel ve bedensel yıpranmayı da bir yere kadar önleyebilir...
Newsweek dergisinin Mayıs 1999 sayısında da şarabın ülser oluşumunu engellediği konusuna yer verilmiştir. Şarap içenlerin bünyelerinde, ülser oluşumuna izin veren bakterilere şarap içmeyenlere kıyasla daha az rastlandığı kanıtlanmıştır. Bu değerler günde bir kadeh içenlerde %7, iki kadeh içenlerde %18, iki kadehten çok içenlerde de %33'e varmaktadır. E-coli, Salmonella, Shigella, ve H pylori bakterilerine karşı şarap, içerdiği doğal antitoksinlerle savaşabilmektedir.
Şarap, bilim adamlarının bulgularına göre, düzenli ve kontrollu miktarlarda tüketildiğinde, damar açıcı özelliği ile de beyine ulaşan kan miktarını da arttırmaktadır. Ayrıca şarap, ileri yaşlarda meydana gelebilecek beyin kapasitesindeki azalmaları önlemekle beraber, vücudun bağışıklık sistemini de olumlu etkilediğinden, hastalıklara karşı verilen savaşlarda da yardımcı rol üstlenebilir.
Aynı zamanda şarap, rahatlatıcı ve zihin açıcı özelliklere de sahiptir. Güncel streslerden arınmada, akşam yemekleri sırasında ayarlı olarak içildiğinde, sinir sisteminin yeniden güç kazanmasına katkıda bulunarak, profesyonel hayatın gerektirdiği zihinsel ve bedensel yıpranmayı da bir yere kadar önleyebilir...
03 Kasım 2010
3. ERGENE KİRLİLİĞİ MİTİNGİ KAĞITHANE
![]() |
UZUNKÖPRÜ BLD. BANDOSU |
![]() |
UZUNKÖPRÜ BLD BAŞKANI SAYIN AV. ENİS İŞBİLEN |
![]() |
SUSİ KOROSU |
![]() |
ÇETİN AKDENİZ VE MUAMMER KETENCİOĞLU |
![]() |
Almanya'dan istanbul'a 33 gün pedal basarak gelmiş |
İSTANBUL KAĞITHANE KÜLTÜR MERKEZİ;
3. ERGENE KİRLİLİĞİ MİTİNGİ
ÇETİN AKDENİZ YÖNETİMİNDE MAVİ NOTA HALK TÜRKÜLERİ TOPLULUĞU VE ÜNLÜ SUSİ KOROSU
29 Ekim 2010
KIZILDELİ TEKKESİ
![]() |
KIZILDELİ TEKKESİ (yukarı tekke) MEZARLIK |
![]() |
KIZILDELİ TEKKESİ (yukarı tekke) KONAK |
![]() |
KIZILDELİ TEKKESİ (Yukarı tekke) MEYDAN |
![]() |
KIZILDELİ TEKKESİ (Yukarı tekke) MEYDAN |
![]() |
KIZILDELİ TEKKESİ (yukarı tekke) MEYDAN, CEMEVİ |
![]() |
KIZILDELİ TEKKESİ (yukarı tekke) MEYDAN, CEMEVİ |
![]() |
CEMEVİ |
![]() |
MİSAFİR ODASI |
![]() |
TÜRBE |
![]() |
TÜRBE |
![]() |
SAAT MAKAM (yukar tekke ile aşağı tekke arası) |
![]() |
SAAT MAKAM |
![]() |
AŞAGI TEKKE |
![]() |
AŞAGI TEKKE |
![]() |
AŞAGI TEKKE |
![]() |
SEÇEK PANAYIRI |
![]() |
SEÇEK PANAYIRI |
![]() |
KÜTÜKLÜ BABA TÜRBESİ (iskeçe ile gümülcine arası) |
![]() |
KÜTÜKLÜ BABA TÜRBESİ |
![]() |
HASİP BABA TÜRBESİ (iskeçe) |
![]() |
HASİP BABA TÜRBESİ |
![]() |
HASİP BABA TÜRBESİ |
![]() |
HASİP BABA TÜRBESİ |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)